Ünlü İngiliz casusu Arminius Vambery ( Reşid Paşa ) Londra’da yayınladığı günlüklerinde; “Türk’ler mert, saf ve güvenilir insanlardır. Bilhassa dini ve manevi bahislerde kimsenin yalan söyleyeceğine asla ihtimal vermezler. Kandırmamız hiç zor olmadı…” 5 vakit namaz kılan, kuranı ezbere bilen, Osmanlıcaya hâkim, Macar asıllı ünlü İngiliz casus, yıllarca namaz kıldırıp, dervişlik yapıp, ajanlık yapıyordu. O sırada Osmanlı da ayakta uyuyordu, sonra da nur topu gibi bir Ermeni sorunu buldu kucağında Suriyeliler gibi.

Vámbéry, fakir, dindar bir Yahudi ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Ayağı aksak doğan Vámbéry, on iki yaşından itibaren geçimini sağlamak için önceleri terzi çırağı, sonraları özel öğretmen olarak çalışmak zorunda kalmıştı. Bunun yanı sıra etnografya ve filoloji alanlarında araştırmalar yaptı. Vámbéry, Bratislava yakınındaki Svätý Jur manastırında piyaristlerin eğitimini aldıktan sonra kendi kendini geliştirerek çok sayıda dilde yetkinlik kazandı. Önceleri Avrupa dillerine eğilen Vámbéry, daha sonra Arapça, Türkçe (Osmanlıca) ve Farsça dillerini iyi bir şekilde öğrendi.
Macar halkının Asya menşelerini bulmak arzusu içinde 22 yaşındayken İstanbul’a seyahat edip orada Asıf Bey ve daha sonra Rıfat Paşa’nın hizmetinde frenk lisanları muallimi (Avrupa dilleri hocası) olarak çalıştı. İstanbul’da bulunduğu 1857–1863 yılları arasında, farklı Türk ağız ve lehçelerini öğrenme fırsatını da buldu. Aynı zamanda Türk tarihinden bazı eserlerin çevirilerini yaparak Almanca-Osmanlıca bir sözlük de yayınladı.

Türk’lerin arasına Reşid Paşa adıyla karıştı. Türk milliyetçilerine sabotajlar düzenledi Devletin en üst makamlarının arasına karıştı. Sultan Abdulhamid ile dostluk kurdu. Güvenini kazandı. Anadolu ve Ortaasya seyahatine çıktı. Artık o bir derviş idi…
Tam 4 yıl Osmanlı topraklarında kaldı. Osmanlıcayı mükemmel denebilecek kadar iyi konuşuyordu. Hiç kimse ondan kuşkulanmadı. Herkes tarafından büyük saygı ve ilgi gördü. Ta ki, yıllar sonra Londra’ya döndükten sonra anılarını yazınca deşifre oldu. İngiliz casusu idi!…
Anılarında şunları yazıyordu.
“Derviş ve hoca kimliğiyle aralarına girdim”
– Eğer hakiki hüviyetim meydana çıkmış olsaydı, değil burada, Osmanlı Sefarethanesinin has itibarlı misafiri olabilmem, hayatım dahi tehlikede kalırdı. Ben Reşid Efendi, sefirin has misafiri ve dostu olarak, bu TÜRK hacıları nezdinde gün geçtikçe itibar sahibi oluyordum. Öyle saf ve mert insanlardı ki, kendi hayatlarında yalan söylemedikleri için, hiç kimsenin, ne sebeple olursa olsun yalan söyleyebileceğine inanmıyor hele, hakiki hüviyetini saklayacağına asla ihtimal vermiyorlardı.
TÜRK’ler en mert, saf ve güvenilir insanlardır. Muhataplarını da kendileri gibi bilirler ve her söylenene itimat ederler. Bilhassa dini ve manevi bahislerde kimsenin yalan söyleyeceğine asla ihtimal vermezler. Benim tam bir derviş hüviyet ve şekli içinde ve alıştıkları üslup ve hususiyetlerle aralarına girdiğim Türkmenler, kısa zamanda öylesine bağlandılar ve inandılar ki, kazancımı tarif edemem. Birçok hastalar benden iyi nefes istiyor, bazısı hekim olduğumu zannederek tedavilerinin yollarını araştırıyorlar, bazısı ilaç yapmamı rica ediyorlardı… Ve, ancak sorulan suallere cevap verdim. Binlerce kadın, çoluk çocuk, kız, ihtiyar, genç etrafımızı aldılar. Birbirinin üstüne yığılmış bizi görmek, sevap olur diye ellerini üstümüze sürmek, ellerindeki testilerinden bizlere birer yudum içirdikten sonra bu suyu her derde şifa olarak saklamak, hayır duamızı almak için rahat nefes aldırmaz olmuşlardı. Türkmenlerin hepsi İslam’dır. Yalnız dinini de hakki manasıyla bilmezler. Birkaç kelime din konuşan başlarına imam olur. Ben de onu yaptım, amacım ülkeyi yıkmak ve ele geçirmekti, çokta başarılı oldum.

Kaynak: Osmanlıda İngiliz casusu “Vambery’nin Günlükleri”
Siyonizm:
Vámbéry, zamanın Osmanlı padişahı II. Abdülhamid’in güvenini kazanmıştı. Herzl’e uzun uğraşlar sonucu Sultan’ın huzurunda 1901 yılında bir randevu ayarlayan Vámbéry siyasi siyonizmi destekliyordu.
1900 yılının Haziran ayında Vámbéry padişahın huzuruna çıktı; Herzl, Sultan’dan görüşme ayarlaması için elinden gelen her şeyi yaptı, ancak başarılı olamadı. Bunun nedenleri hakkında dolaşan söylentiler çelişkili. Sonunda Herzl 16 Haziran 1900 tarihinde Vámbéry’yi Tirol’da ziyaret etti. Günlüklerinde bu ziyaret hakkında şunları yazıyor:
“Yetmiş yaşındaki bu aksak Macar Musevinin şahsında hayatımda gördüğüm en ilginç insanı tanıdım. Kitaplarını Alman dilinde yazan, 12 dili aynı mükemmellikle konuşan, daha fazla Türk mü yoksa İngiliz mi olduğuna bir türlü karar veremeyen bu adam hayatında 5 ayrı dine geçerek bunlardan ikisinde rahip oldu. Bunca dini bu kadar yakından tanıyınca ateist olması normal karşılanmalıdır. Şark ülkelerinden bana 1001 gece masalı gibi olayları anlattı, Sultan’la olan yakın ilişkisi gibi şeylerden bahsetti. Ayrıca bana ant içerek İngiliz ve Türk ajanı olduğunu söyledi. Macaristan’daki profesörlük unvanı sadece göstermelikmiş, Yahudi düşmanı bir toplumda yaşadığı bunca çileden sonra. Bana çok sayıda belgeyi gösterdi, bunlardan bazıları Sultan’ın kendi eliyle yazılmıştı; ancak Türkçe yazıldığı için okuyamıyordum ve içeriği hakkında bir şey diyemem. Oradayken yanımıza gelen William Hechler’i kaba bir şekilde yanımızdan kovdu, benimle yalnız kalmak istiyordu. Sözlerine şöyle başladı: “Ben paranın peşinde değilim, zengin biriyim. Altından biftek yenmez. Çeyrek milyonum var ve sermayemin faizlerinin yarısını bile harcamıyorum. Size yardım edeceksem, dava uğruna yardım edeceğim.” Benden planlarımızın tüm detaylarını, para vs. hususlarını öğrenmek istedi. Sultan’ın kendisinden Avrupa basınında lehinde bir kamuoyu oluşması için çalışmasını istediğini söyledi. Bu konuda yardım etmemi istedi. Bense yarım ağızla yanıt verdim. Konuşurken arada konuyu değiştirip başına gelen, oldukça ilginç olayları anlattı. Benjamin Disraeli sayesinde İngiliz ajanı olmuş. Türkiye’de önceleri kahvehanelerde şarkıcı olarak başlamış, aradan geçen bir buçuk yıl içinde Sadrazamla ahbap olmayı başarmış. İstese Yıldız Sarayı’nda konaklayabilirmiş (Padişah Sarayı), ancak suikast kurbanı olmaktan korkuyormuş. Sultan’ın sofrasında, hem de samimiyetten elleriyle yemek yiyormuş, ancak zehirlemekten korkuyormuş. Yüzlerce böyle ilginç şeyleri anlattı. Ben ona dedim ki … Sultan’a beni kabul etmesini söyleyin, birincisi, basında ona değerli hizmetler sağlayabildiğim için, ikincisi salt huzuruna çıkışımın bile onun Avrupa’daki itibarını yükselteceği için. Dilmaç (tercüman) olarak onu tercih ettiğimi söyledim. Ancak yaz yolculuğunun meşakkatlerinden dolayı çekiniyor. Zamanım bittiğinde, benim için harekete geçip geçmeyeceği meçhul kalmıştı. … Ancak bana vedalaşırken bana sarıldı ve beni öptü …”
Vámbéry Herzl’e karşı maddi bakımından herhangi bir ihtiyacı bulunmadığını vurgulamıştı ve para için değil, adil dava olarak gördüğü Siyonizm uğruna destek vereceğini söyledi. Buna rağmen padişahın huzurunda bir görüşme ayarlamak için 5.000 pound ve Musevi bankerlerin Osmanlı İmparatorluğu’na vereceği hatırı sayılır bir kredi anlaşmasına arabuluculuk yaptığı için uygun bir komisyon alması için yazılı bir teminat istemişti.
Aralık 1900’da gazeteler Osmanlı Devleti’nin siyasi Siyonizm nedeniyle Filistin için göç kurallarını sıkılaştırdığını yazdı. Bunun üzerine Herzl Vámbéry’ye şu satırları yazdı (28 Aralık 1900):
“Bana kalırsa bu hiç kötü bir alamet değil; aksine iyi bir işaret. Fahişe [Osmanlı Devleti’ni kastediyor] fiyatını yüksek tutmak istiyor, onun için sahip olunamayacağını söylüyor. Yanılıyor muyum?”
Herzl Ocak 1901’den itibaren Vámbéry vasıtasıyla doğrudan tehditler göndererek padişahı yola getirmeye çalıştı: Osmanlılar Yahudilerin isteklerine biraz daha ılımlı yaklaşmayacak olursa, Yahudiler Osmanlının tüm para kaynaklarını kesebilecekmiş.
Ağustos 1901’de Herzl Vámbéry’den kendisi ve Siyonistlerin Osmanlı padişahı için neler yapmaya muktedir olduğunu padişaha tekrar açıklamasını istedi. Padişah istese, Fransızların karşısında aciz düşmemesi için Herzl ona bir Torpidolu Muhrip gemisini bile temin edebilirmiş (Fransızlar bir süre önce ihtilaflı bir alacakları nedeniyle Midilli adasını savaş gemileriyle işgal etmiş, ancak Osmanlı Devleti ödemeyi taksit halinde yapmayı kabul ettikten sonra adadan tekrar çekilmişti). Herzl Vámbéry’ye ayrıca Filistin’e yerleşecek Yahudilerin göçü için gemi temin etmesi için 300.000 Hollanda Florini teklif etti; parayı söz konusu amaç uğruna istediği gibi harcayabilecekti, artanı da kendine saklayabilecekti, önemli olan sonuçmuş. Herzl’in mektubu amacına ulaştı: Kendi söylemine göre paraya ihtiyacı olmayan Vámbéry Herzl’in teklifini kabul etti, gerektiğinde Osmanlı Devleti’nde kendisi önemli bir vazife alacak veya hatta padişahı devirecekti.
Herzl, İtalya’nın ilk Siyonistlerinden Meranolu Tobias Marcus vasıtasıyla Vámbéry ile tanışmıştı. Herzl’e 13 Eylül 1898 tarihinde mektup gönderen Marcus, Vámbéry’yi şu sözlerle tarif etmişti:
“Daha önce söylediğim gibi, Vámbéry oldukça karmaşık bir şahsiyettir. Dahiane bir insan, ancak zarafet, eğitim ve karakterden yoksun biri. Kendini beğenmişliğiyle toplumda saygınlık sahibi herkese tepeden bakar. Her türlü din ve milliyetçilikten nefret eder. Güya kendisi çağın en büyük hür düşünen kişi, kendini kozmopolit bir insan olarak görmektedir, öte yandan İslam’ı ve aynı anda İngiltere’yi övüyor. Genelde bakılırsa, kendini fazlasıyla beğenmiş ve çelişkili karaktere sahip, sözlerine her zaman itibar edilmemesi gereken, yine de son derece dikkatli yaklaşılması gereken bir insandır, zira aleyhtarı olmak ziyadesiyle tehlikelidir.”
Herzl’in İstanbul’daki teması, yıllar boyunca Osmanlı Devleti’nin Dahiliye Nezaretinin Sıhhiye Müdürlüğünü ifa etmiş olan Macaristanlı hekim Dr. Soma Wellisch (1866–1926) idi. Wellisch, Vámbéry’yi padişahla tanıştıran kişiydi
Drakula :
Vámbéry, Bram Stoker adlı yazarın 1897 yılında yayınlanan meşhur Drakula adlı romanı için ilham kaynağı olmuştu. Stoker 1890 yılında Vámbéry ile karşılaştığında, Vámbéry kendisine Rumen Prens Vlad III. Drăculea’nın (Drakula) efsanesini anlatmıştı. Bu tarihi kişilikten hareket ederek, Stoker romanının kahramanı Vampir Drakula’yı yarattı. Vampir kelimesinin Vámbéry ismiyle alakalı olduğu iddiaları, sözcüğün çok daha eskiye (18. yy.[2]) dayanması nedeniyle asılsızdır.
Drakula romanında Van Helsing Kont Drakula’nın geçmişinden söz ederken Vambery’den arkadaşı olarak bahseder.Van Helsing haberleştiği dostu Vambery’den Drakulanın geçmişini araştırmasını istemiştir.
Eserleri :
- Deutsch-türkisches Taschenwörterbuch (Almanca-Türkçe Cep Sözlüğü), İstanbul 1858
- Abuschka. (Çağatayca Sözlük, doğu el yazmalarından alıntılardan çeviri), Pest 1861 (Macarca)
- Reise in Mittelasien (Orta Asya’da Seyahat), Leipzig 1865, 2. baskı 1873 (bu çalışması birçok dile çevrildi)
- (Osmanlıcası: Bir Sahte Dervişin Asya-yı Vustada Seyahati, Çeviren: A. H. Abdurrahim, Vakit Matbaası, Dersaadet, 1878)
- (Türkçe çevirisi: Bir Sahte Dervişin Orta Asyada Seyahati, Çeviren: Abdurrahman Samipaşazade Abdülhalim, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2009)
- Tschagataische Sprachstudien (Çağatayca Üzerine Çalışmalar), Leipzig 1867
- Meine Wanderungen und Erlebnisse in Persien (İran’da Gezi ve Hatıratım), Leipzig 1867
- Skizzen aus Mittelasien (Orta Asya’dan Eskizler), Leipzig 1867
- Uigurische Sprachmonumente und das Kudatku-Bilik (Uygur Dil Öğeleri ve Kutadgu Bilik), Innsbruck 1870
- Geschichte Bocharas (Buhara Tarihi), Stuttgart 1872, 2 cilt
- Der Islam im 19. Jahrhundert (19. Yüzyılında İslam), Leipzig 1875
- Sittenbilder aus dem Morgenland (Şark Ülkelerinden Kültür Manzaraları), Berlin 1876
- Etymologisches Wörterbuch der turkotatarischen Sprachen (Türk-Tatar Dillerinin Etimolojik Sözlüğü), Leipzig 1878
- Die primitive Kultur des turkotatarischen Volkes auf Grund sprachlicher Forschungen (Türk-Tatar Halkının Dil Araştırmalarına Dayanarak Basit Kültürü), Leipzig 1879
- Der Ursprung der Magyaren (Macarların Kökeni), Leipzig 1882
- Das Türkenvolk (Türk Halkı), Leipzig 1885
- Die Scheibaniade, ein özbegisches Heldengedicht (Şeybaniname, Bir Özbek Destanı, Metin ve Tercüme), Budapeşte 1885
Kaynak : https://tr.wikipedia.org/wiki/Arminius_Vambery
Kaynak : https://twitter.com/Saka_larr
