Antik Mısır uygarlığı Astronomi, Matematik, Tıp, Geometri gibi bilimlerle uğraşmıştır. Ancak Antik Mezopotamya uygarlıklarında da görüldüğü gibi Antik Mısır’da da bu uğraşlar bilimsel bir metodoloji çerçevesinde salt bilme ve anlama arzusuna dayalı olarak değil, mistik ve dini içerikli bir araştırma süreci olarak faaliyet görmüştü.
Antik Çağda Mısırlıları diğer Babil, Sümer, Akad gibi uygarlıklardan ayıran en önemli özellik onların tıp biliminde geldikleri noktanın diğerlerinden çok daha ileri olmasıydı. Mısırlılar astronomi ve matematik gibi bilimlerle de ilgilenmişlerdir. Ancak bu konularda Sümer ve Babil gibi uygarlıkların gerisinde kalmışlardır. Antik Mısır tıbbı, tıp tarihini anlamamız açısından oldukça önemlidir.
Tıbbın Antik Mısır’daki tarihi hakkında bilgileri papirüslere borçluyuz. Bize bu konuda bilgi veren Papirüsler:

-Ramesseum Papirüsü: M.Ö 2000’ler
-Edwin Smith Cerrahi: Pairüsü: M.Ö 1600’ler
-Ebers Papirüsü: M.Ö 1500’ler

-Hearts Papirüsü: M.Ö 1500’ler
-Kahun Papirüsü: Kadın hastalıkları ve veterinerlik hakkında 2 adetten oluşan papirüstür.
-Karlsberg Papirüsü: Göz hastalıkları ve doğumla ilgili papirüs.

Mısır mitolojisinde İdis Kuşu ile sembolize edilmiş olan bilimlerin ve yazının yaratıcı tanrısı Thoth’a adanmış 42 tane kitap mevcuttur. Bu kitapların son altısı tıp ile ilgilidir (1. kitap: anatomi, 2. kitap: hastalıklar, 3. kitap: tıp aletleri, 4. kitap: ilaçlar, 5. kitap: göz hastalıkları, 6. kitap: kadın hastalıkları). Bunun yanı sıra Mısır mitolojisindeki tanrıların arasında tıpla ilgili özel güçleri olan birçok tanrı mevcuttur.
Şahin ile sembolize edilen Horus, sağlık ve güneş tanrısıydı. Cüce olarak sembolize edilen Bes’in doğumu kolaylaştırıcı güçleri olduğuna inanılmaktaydı.
Söz konusu tanrıların yanı sıra Mısır’da tıbbın baş tanrısı olarak İmhotep kabul edilir. İmhotep, Antik Mısır’dan günümüze ulaşan tıpla ilgili yukarıda belirtilen papirüslerden daha eski bir tarihte yaşamıştır. M.Ö 2980’de Kral Zoser’in veziri, sarayın baş mimarı ve baş rahibiydi. Eski İmparatorlukta tıp ile ilgili bilgi veren kaynaklarda İmhotep’in hekimlik yaptığı hakkında bilgiler bulunmaz iken Mısır toplumu tarafından çok sevilmesi neticesinde Yeni İmparatorluk döneminde zamanla yüceltilmiş ve Yunan tıp tanrısı Asklepios ile özdeşleştirilmiştir. Grek ve Roma dönemlerinde İmhotep kültü iyice yaygınlaştı. Nil Nehrindeki Philaia adasında bulunan tapınaklara hastalar şifa bulmak amacıyla gelip İmhotep’e dua etmişlerdir.
Antik Mısır’da hastaların tedavisini üstlenen birbirinden farklı 3 tane sınıf vardır. Sekhmet rahipleri olarak bilinen sınıf tanrıça Sekhmet adına inşaa edilen tapınaklarda bazı hastalıkların tedavisi ve küçük cerrahi operasyonlar ile ilgileniyorlardı.
Büyücüler güzel sözleri ile hastalara iyileşeceklerine dair umut veriyorlardı. Nitekim Antik Mısır toplumunda hastalıklara vücuda giren kötü ruhların sebep olduğuna inanılıyordu. Bu kötü ruhlar müshil ve kusturucular ile vücuttan çıkarılmaya çalışıyordu.
Sinu sınıfı ise hastaların tedavisi için hayvan, bitki ve maden kaynaklı ilaçlar hazırlamakla görevlilerdi.
Antik Mısır’da hekimlik, bir hekimin yanında usta-çırak ilişkisine göre veya Per Anhk (Hayat Evi) denilen kurumlarda öğretilirdi. Ayrıca bu kurumlarda cerrahi eğitim de mevcuttu.
Antik Mısır sarayında yüksek mevkilerdeki görevlilerin kendilerine ait hekimleri mevcuttu. Devlet hizmetinde, tapınaklarda ve iş yerlerinde devlet tarafından görevlendirilmiş hekimler vardı. Bunun yanında rahip statüsünde hekimler de mevcuttu ve bunlar normal insanların vermeleri gereken bazı vergilerden muafdılar.
Hastalıkların aşırı beslenme, bayat yiyecekler, aşırı içki gibi nedenlerden olduğu düşünülür ve bu düşünceye Vehedu Kuramı denirdi. Vehedu, kalın bağırsak atıklarında bulunan ve iltihabi hastalıklara sebep açan maddenin ismiydi. Kalın bağırsakta biriken zararlı artıkların kana geçerek hastalıklara yol açtığı düşünülmekteydi. Sağlıklı olmanın şartlarından birinin bağırsaklardaki bu zararlı artıkların boşaltılması olduğuna inanılırdı. Gıda artıklarının vücut sıvıları arasında dengesizliğe yol açtığı gerekçesiyle kan alma, lavman yapma, dağlama, vantuz çekme gibi çeşitli yöntemlerle vücut sıvıları arasındaki dengenin sağlanması çalışılırdı.
Antik Mısırlılar hastalıkların teşhisinde de oldukça başarılıydı. Kalp, karaciğer, safra kesesi, karın boşluğu, ve göz hastalıkları başarılı bir şekilde ayırt edilirdi.
Tedavilerde kullanılan ilaçlar oldukça meşhurdu. Bu ilaçların ham maddelerinin bir kısmı Mısır’dan bir kısmı da Kızıldeniz’in güneyindeki uygarlıklardan temin ediliyordu. İlaçlar hayvansal, bitkisel ve madensel maddelerle hazırlanıyordu. İlaçların mantığı basitti. Toz halinde üretilip ekmek hamurunun, ve şarap, bira, süt gibi sıvıların içine karıştırılarak alınıyordu. Rektum hastalıkları için fitil ilaçlar da mevcuttu. Bütün bunlardan hareketle eczacılığın Antik Mısır’da oldukça gelişmiş olduğunu anlayabiliriz.
Antik Mısır’da üç tür tabip vardı. Büyücüler, rahipler ve doktorlar.
1.Büyücüler sadece kehanet, büyü ve ayinleri kullanırdı.
2.Rahipler tıbbi konularla ilgilenen Tanrı Thoth’dan yardım diler ve hastalığa Thoth’tan şifa gelmesi beklenirdi.
3.Doktorlar ilaç ve ameliyat ile tedavi ediyordu.
Birçok Hastalık Tedavi Ediliyordu;
Tedavilerde kullanılan ilaçlar oldukça meşhurdu. Bu ilaçların ham maddelerinin bir kısmı Mısır’dan bir kısmı da Kızıldeniz’in güneyindeki uygarlıklardan temin ediliyordu. İlaçlar hayvansal, bitkisel ve madensel maddelerle hazırlanıyordu. İlaçların mantığı basitti. Toz halinde üretilip ekmek hamurunun, ve şarap, bira, süt gibi sıvıların içine karıştırılarak alınıyordu. Rektum hastalıkları için fitil ilaçlar da mevcuttu. Bütün bunlardan hareketle eczacılığın Antik Mısır’da oldukça gelişmiş olduğunu anlayabiliriz.
Ebers Papirüsünde 328 farklı ilaç türünden bahsedilmektedir.
Birçok bitki ve ot ilaç malzemesi olarak kullanılmıştır. Bal, bakırtaşı, kül, sodyum karbonat, soda kullandılar.
İlaçlarda hayvansal ürünler çok kullanılmıştır. Özellikle hayvansal yağlar birçok ilacın harcında bulunurdu.
Bazı ilaçlar, hayvanların mistik özellikleriyle ilişkili olarak hazırlanırdı. Mesela, karganın siyah olması nedeniyle karga kanı saç tedavisinde kullanıldı.
Ağrı kesici olarak günümüzde hala ilaçlarda kullanılan haşhaş kullanılırdı. Müshil ve kabızlık ilaçları olarak incir, mide için de nane gibi önerilerle dolu reçeteler bulunmuştur.
İlginç Yöntemler
Hamileliği idrar ve tohum ile test ediyorlardı. Kadının idrarıyla sulanan tohumların büyümesi hamile olduğu anlamına geliyordu. Arpa tohumunun büyümesi bir erkek çocuk olduğuna, gernik buğdayının büyümesi de bir kız çocuğuna hamile olduğunu gösteriyordu.

Bir kemik kırıldığında yumurta ve bal gibi kuvvetli yapıştırıcı olan maddelerle ve kırık tahtalarıyla sabitlenerek iyileştiriliyordu. Mumyalarda yapılan incelemelere göre kırıkları ve çatlakları çok iyi bir şekilde iyileştirdiklerini söyleyebiliriz.
Tarihteki ilk protez Mısır’a aitti. Bir kadına yapılan tahta ayak parmağı protezi günümüze kadar gelmeyi başardı.
Estetik yara dikiminde başarılıydılar. Smith Papirüsüne göre keten iplikler ve bakır iğnelerle dikiş atılıyordu. Ama çoğunlukla dikiş yerine yarayı yapıştırarak kapatmayı tercih ediyorlardı.
En doğal ağrı kesicilere sahiptiler. Balı antiseptik olarak kullandılar.
Dişlerdeki çürüklerin ve kırıkların enfeksiyona sebep olmasından ötürü diş tedavisinde de ilerlemişlerdi. Diş yüzünden ölüm bile olduğu için diş dolgusu yapıyorlardı. Ebers Papirüsüne göre dolgular tütsü, reçine, kimyon ve birkaç meyvenin karıştırılıp oluşturuluyordu. Bazen bal ve tahıl ile dolgu yapılıyor bazen de keten kumaşla oyuk diş dolduruluyordu.
Ameliyatlarda anestezi niyetine hastalara ya alkol ya da kendi karışımları olan sakinleştiricilerden veriliyordu. Bu sakinleştirici adam otu ya da haşhaştan oluşuyordu.
Tuğçe Hanımın Tarihin Gizemine Yolculuk grubundaki paylaşımından alıntıdır.
