
Sinan Acartürk:
İpek Yolu ve Anadolu’da Kervan Yolları
“İpek Yolu” adını ilk defa 1877 yılında Alman coğrafyacı Ferdinand Freiherr von Richthofen kullanmıştır. Çin ile Anadolu ve Avrupa arasında yapılan bu ticaretin ana metaını ipek teşkil ettiğinden bu yola “İpek Yolu” adı verilmiştir.
Dünyaca ünlü bir ticaret yolu olan ve adını, taşıdığı ipekten alarak İpek Yolu olarak adlandırılan bu güzergâhı izleyen kervanlarla sağlarlardı. Kervanların en büyük yük taşıyıcısı, hiç kuşkusuz, iki hörgüçlü “Baktriyan develeri” idi. Yoğun bir şekilde ipek, porselen, kâğıt, baharat ve değerli taşların taşınmasının yanında, kıtalar arasındaki kültür alışverişine de imkân sağlamıştır.
İpek Yolu, Anadolu Selçuklu döneminde doğu-batı, kuzey-güney yönünde Anadolu’yu hiçbir ülkede olmadığı kadarıyla bir ağ gibi dolaşır, doğuda Erzurum, Sivas, Kayseri ve Konya’da düğüm oluşturan bu yollar kuzeyde Sinop, güneyde Antalya’ya kadar uzanırdı.
XIII. yüzyılda Anadolu kervan yolları, önemli ticaret merkezlerini birbirine bağlarken, Başkent Konya’da düğümleniyor, böylece başkentin her yöne ilişkisini sağlıyordu. XI. yüzyıldan itibaren Anadolu’yu ziyaret eden Nasır-ı Hüsrev (XI. yy.), Marco Polo (1271-95), William de Rubruquis (1255), Marco Polo (1271), Mevlana (1273), İbn Bibi (1280), Rahip Odoric (1318), Francesco Balducci Pegolotti (1330-40), Hamd Allah Al- Mustavfi (1340), Ruy Gonzales de Clavijo (1404) gibi gezginlerden Anadolu’nun İpek Yolu güzergâhını öğrenmekteyiz.
