Türkiye de Roket Bilimi

1959 yılında, Bandırma’da lise öğrencileri tarafından, Türkiye’de eşi görülmeyen bir kulüp kurulur: Bandırma Füze Kulubü
Kulübe dahil olan öğrenciler kendi aralarında amatör etkinlikler düzenliyorlar; uzay, evren ve uzaylılar hakkında tartışıyorlardı.

Kulübün katılımcıları günden güne artmaktaydı, öyle ki iki yıl sonra öğrenciler kulübü büyütüp bir derneğe çevirmiş ve adını da “Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırmaları Derneği” koymuşlardı.
gençlerin bir sonraki adımı kendi roketlerini uzaya fırlatabilmekti. https://t.co/iSIIkgicVu

Bunun için yaklaşık bir metre boyunda ve 3 kg ağırlığında bir roket yaptılar, ancak bu roket yerden yalnızca 40 metre yükselmiş ve sonrasında denize düşmüştü. Yaptıkları ikinci roket o kadar bile yükselememiş ve 15 metreye çıktıktan sonra yere çakılmıştı.

Bu başarısızlıkları onları izlemeye gelen basın mensupları arasında alay konusu oldu. “Onlar başka dünyalarda yaşıyorlar.”
Kolları sıvayıp bu sefer de otomatik ateşleme sistemine sahip iki katlı bir roket yaptılar.

Üstelik bu sefer roketleri 750 metreye kadar çıkmayı başarmıştı. Ekibin başarısı yalnızca ulusal değil, uluslararası yayınlara da konu oldu. Bu durum Amerika’nın da ilgisini çekmişti; Amerika Basın Ataşeliği, dernek başkanıyla bu başarılarının ardından bir röportaj bile yapmıştı.

Dernek üyeleri aynı yıl içerisinde biri 150 metre diğeri 300 metreye kadar çıkan ve paraşütle yere inebilen roketler yapıp fırlattılar. Tam o sıralarda derneğe İTÜ Makine Mühendisliği bölümünde görevli bir akademisyen de üye oldu.

Kirkor Divarcı adlı bu akademisyenin hayali, Marmara I adını verdiği projeyi hayata geçirmekti. Hatta bunun için evlenirken kullanmak üzere kenara ayırdığı 400 lirayı bile kullandı. Gece gündüz çalışan ekip, Marmara I’i yaptıktan sonra 30 Ağustos 1962’de fırlatmayı planladılar.

İlk denemede sorun çıksa da ikinci denemede roket 920 metreye kadar yükseldi. Ancak infilak ederek çalıların arasına düşünce bu alanda bir yangın çıkmasına sebep oldu. Ekip yine alay konusu oldu
Marmara II, 822 metreye kadar çıkmış ve toplamda 15 kilometre yol kat etmişti.

Ekibin başarısı büyük ses getirdi, öyle ki dönemin cumhurbaşkanı ve genel kurmay başkanı ekiple görüşerek onlara destek sözü verdi.
Bu esnada katıldıkları uluslararası roket yarışmasında Amerika ve Almanya’nın ardından üçüncülük kazanmışlardı. Marmara’nın ardından Hürriyet, Ata, Kıbrıs, Vega ve Sirius gibi yeni projelere başladılar. Hemen hemen her hafta yeni bir füze demesi yapıyorlardı. Bu projelerin içinde Marmara IV büyük bir başarı sağlamıştı. O güne kadarki en yüksek mesafeyi kat eden füze, 5415 metreye kadar yükselmişti.

Kirkor ve ekibinin yeni hedefi “Aktrüs” projesiyle uzaya bir canlı gönderebilmekti
Bu projenin detaylarına göre 500 kg ağırlığında ve dört metre boyundaki Aktrüs’ün içine bir kapsül konulacak, roket 150 km’ye ulaştığında kapsül ayrılıp paraşütle dünyaya inecek ve farenin olası

durumu incelenip elde edilen sonuçlara göre insanlı projeler gerçekleştirilecekti.
Ancak bu gelişmelerin ardından her ne hikmetse ekibe gelen destekler bir anda kesiliverdi. Üstelik Kirkor’un evinde bir yangın çıkmış ve tüm plan ve projeler bir anda yanıp kül olmuştu…


Bu olayın üzerine gidilmez ve hala da aydınlatılabilmiş değildir. Deneme alanları kapatılır ve çalışmalar birden bire sonlandırılır.

Kısacası, 1959 yılında umut verici bir şekilde başlayan ve 1963’te zirveye çıkan çalışmalar, faili meçhul bir bıçakla kesilir.

@sigaramcamel twitter hesabından alıntıdır.

Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

Yazar: Metin Aksüt

Merhaba; 1973 İstanbul doğumluyum. 1992 yılından bu yana Matbaacılık ve karton ambalaj sektörlerinde değişik görevlerde çalıştım. Şu an serbest olarak çalışıyor, hobi olarak ta blog yazarlığı yapıyorum. __________________________________________________________________________________________ Hi; I was born in 1973 at Istanbul. I have worked in several positions in the printing and cardboard packaging industries, since 1992. I am freelancing and blogging currently.

Yorum bırakın